Kanser, hücrelerin anormal büyümesidir. Kanser hücreleri, yer kısıtlamasına, diğer hücreler tarafından paylaşılan besinlere veya üremeyi durdurmak için vücuttan gönderilen sinyallere rağmen hızla çoğalır. Kanser hücreleri genellikle sağlıklı hücrelerden farklı şekillenir, düzgün çalışmazlar ve vücudun birçok bölgesine yayılabilirler. Tümörler, anormal doku büyümesi, kontrolsüz bir şekilde büyüyebilen ve bölünebilen hücre kümeleridir.
Bir doku veya organda ilk gelişen kansere birincil kanser denir. Kötü huylu bir tümör, genellikle etkilenen organ veya hücre tipinden sonra adlandırılır. Vücudun diğer bölgelerine yayılmamış kötü huylu bir tümöre lokalize kanser denir. Bir tümör çevreleyen dokuyu daha derinden istila edebilir ve kendi kan damarlarını büyütebilir. Bu süreç anjiyogenez olarak da bilinmektedir. Kanserli hücreler büyür ve yeni bir bölgede başka bir tümör oluşturursa, buna ikincil kanser veya metastaz denir. Bir metastaz, orijinal kanserin adını korur. Örneğin, karaciğere sıçrayan bağırsak kanserine, kişi karaciğerdeki sorunlardan kaynaklanan semptomlar yaşıyor olsa da, metastatik bağırsak kanseri denir.
Kanser tümörleri iyi huylu, kötü huylu ve prekanseröz (premalign) olarak üç gruba ayrılabilir.
İyi huylu tümörler kanserli değildir ve nadiren yaşamı tehdit eder. İyi huylu tümörler oldukça yavaş büyüme eğilimindedirler, vücudun diğer bölgelerine yayılmazlar ve genellikle normal veya sağlıklı hücrelere oldukça benzer hücrelerden oluşurlar. İyi huylu tümörler çok büyürse ve diğer organlara baskı yaparlarsa sorun oluşturabilirler. (Örneğin kafatasının içindeki bir beyin tümörü)
Kötü huylu tümörler, iyi huylu tümörlerden daha hızlı büyür ve komşu dokuyu yayma ve yok etme özelliğine sahiptir. Kötü huylu tümör hücreleri, ana (birincil) tümörden kopabilir ve metastaz olarak bilinen bir süreçle vücudun diğer bölgelerine yayılabilir. Yeni bölgedeki sağlıklı dokuyu işgal ettikten sonra bölünmeye ve büyümeye devam eder. Bu ikincil bölgeler metastaz olarak bilinir ve bu durum metastatik kanser olarak adlandırılır.
Prekanseröz (veya premalign) ise kansere dönüşebilecek (veya gelişmesi muhtemel) anormal hücreleri içeren durumu tanımlar.
ONKOLOJİ NEDİR?
Onkoloji, kanser ve tümörlerin incelenmesidir. ‘Onko kelimesi kitle veya tümör anlamına, ‘loji’ ise herhangi bir alanda çalışma anlamına gelir. Onkologlar, kanser teşhisi ve tedavisi konusunda uzmanlaşmış hekimlerdir . Üç ana tip onkolog vardır;
Kanseri ameliyatla tedavi eden cerrahi onkologlar,
Kanseri radyasyonla tedavi eden radyasyon onkologları,
Kanser tedavisi multidisipliner ekip işidir. Nitekim tıbbi yukarıda bahsedilen onkologlar; bir patolog , moleküler patalog, psikioonkoloji uzmanı, radyolog, girişimsel radyolog, birinci basamak hekimi , genetik uzmanı, hematolog, palyatif bakım uzmanı, onkoloji hemşiresi gibi uzmanlıkları içerebilen multidisipliner bir ekibin parçası olarak çalışır.
Bir onkologun uygulama kapsamı büyük ölçüde malignite (kanser) aşamasına göre belirlenir. Örneğin, erken evre kanserin tedavisi cerrahi prosedür veya radyoterapi içerebilirken, ileri evre kanser tedavisinde kemoterapi uygulanması gerekebilir.
KANSER TÜRLERİ NELERDİR?
Kanser, başladıkları hücre tipine göre sınıflandırılabilir. Belirli hücre türlerinde başlayan bazı kanser türleri şunlardır:
Sarkoma
Kemik veya yumuşak dokunun (yağ, kas, kan damarları, sinirler ve organları destekleyen ve çevreleyen diğer bağ dokuları) bir tür kötü huylu tümörüdür. En yaygın sarkom formları leiomyosarkom, liposarkom ve osteosarkomdur.
Lenfoma ve Miyelom
Lenfoma ve Miyelom, bağışıklık sisteminin hücrelerinde başlayan kanserlerdir. vücudun her yerinde dolaşan ve bu nedenle herhangi bir yerde ortaya çıkabilen bir lenfatik sistem kanseridir. Miyelom (veya multipl miyelom), enfeksiyonla savaşmaya yardımcı olmak için antikorlar üreten bir tür beyaz kan hücresi olan plazma hücrelerinde başlar. Bu kanser türü hücrenin etkili bir şekilde antikor üretme yeteneğini etkileyebilir.
Beyin ve omurilik kanserleri
Beyin ve omurilik kanserleri merkezi sinir sistemi kanserleri olarak bilinir. Bazıları iyi huyluyken diğerleri büyüyüp yayılabilir.
Diğer Tümör Türleri
Germ Hücreli Tümörler
Germ hücreli tümörler, sperm veya yumurtalara neden olan hücrelerde başlayan bir tümör türüdür. Bu tümörler vücudun hemen hemen her yerinde ortaya çıkabilir, iyi huylu veya kötü huylu olabilir.
Nöroendokrin Tümörler
Nöroendokrin tümörler, sinir sisteminden gelen bir sinyale yanıt olarak kana hormon salgılayan hücrelerden oluşur. Normalden fazla hormon üretebilen bu tümörler birçok farklı belirtiye neden olabilmektedir. Nöroendokrin tümörler iyi huylu veya kötü huylu olabilir.
Karsinoid Tümörler
Karsinoid tümörler bir tür nöroendokrin tümördür. Genellikle gastrointestinal sistemde (çoğunlukla rektum ve ince bağırsakta) bulunan yavaş büyüyen tümörlerdir. Karsinoid tümörler karaciğere veya vücudun diğer bölgelerine yayılabilir, serotonin veya prostaglandinler gibi maddeler salgılayarak karsinoid sendroma neden olabilir.
KANSERDE RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?
Kanserlere birçok faktör neden olabilir. Nitekim çoğun kanser türü birçok nedensel faktöre maruz kalınması sonucu gelişir. Kanserde risk faktörleri şunlardır:
Yaş:
Birçok kanser türü yaşın ilerlemesiyle birlikte daha yaygın hale gelir. İnsanlar ne kadar uzun yaşarlarsa, kanserojenlere o kadar çok maruz kalır ve hücrelerinde genetik değişikliklerin veya mutasyonların meydana gelmesi fazlalaşabilir.
Kansere neden olan maddeler (kanserojenler)
Kanserojenler bir hücrenin davranışını değiştiren ve kansere yakalanma olasılığını artıran maddelerdir
Genetik
Bazı insanlar kalıtsal olarak yüksek bir kanser riski (‘genetik yatkınlık) ile doğarlar. Bu durum kanser gelişiminin kesinlikle gerçekleşeceğini göstermese de, hastalığı daha olası hale getirir. Örneğin BRCA 1 ve BRCA 2 meme kanseri genlerini taşıyan kadınlar, normal meme kanseri riski olan kadınlara göre bu kanser türünü geliştirme konusunda daha yüksek bir yatkınlığa sahiptir. Bununla birlikte, tüm meme kanserinin% 5’inden daha azının genlere bağlı geliştiği bilinmektedir. Dolayısıyla, bu genlerden birine sahip kadınların bireysel olarak meme kanserine yakalanma olasılığı daha yüksek olsa da, çoğu vakaya yüksek riskli kalıtsal gen hatası neden olmaz
Bağışıklık sistemi
Bağışıklık sistemleri zayıf olan kişiler, bazı kanser türlerine yakalanma riski altındadır. Organ nakli olan ve organ reddini durdurmak için bağışıklık sistemlerini baskılamak için ilaç kullanan kişiler ayrıca HIV gibi hastalıklar neticesinde bağışıklık sistemi zayıflayan kişiler kanser riski altında olabilir.
Alkol tüketimi
Aşırı alkol tüketimi; bağırsak (kolorektal), meme, ağız, farenks ve gırtlak (ağız ve boğaz), özofagus, karaciğer ve mide dahil olmak üzere altı kanser türü için riski artırabilir.
Fiziksel aktivite azlığı
Düzenli fiziksel aktivite sadece aşırı vücut yağını ve bununla ilişkili kanser risklerini azaltmaya yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda fiziksel olarak aktif olmak kolon, meme ve endometriyal kanser gelişme risklerini azaltmaya da yardımcı olabilir
Sigara kullanımı
Sigara dumanı en az 80 farklı kansere neden olan madde (kanserojen maddeler) içerir. Duman solunduğunda kimyasallar akciğerlere girer, kan dolaşımına geçer ve tüm vücutta taşınır. Bu nedenle sigara içmek veya tütün çiğnemek sadece akciğer ve ağız kanserine neden olmakla kalmaz, aynı zamanda diğer birçok kanserle de ilişkilidir.
İyonlaştırıcı radyasyon
Radon, x-ışınları, gama ışınları ve diğer yüksek enerjili radyasyon biçimleri kanser riskini artırabilir. Güneşten, güneş ışığından ve bronzlaşma yataklarından gelen ultraviyole radyasyonlarına uzun süreli ve korunmasız maruz kalmak da melanoma ve cilt malignitelerine yol açabilir. Açık tenli kişiler, vücudunda çok sayıda ben bulunan, ailesinde melanom veya melanom dışı cilt kanseri geçmişi olan kişiler iyonlaştırıcı radyasyon risk altındadır.
Bazı iş yerlerindeki tehlikeler
Bazı insanlar yaptıkları iş nedeniyle kansere neden olan bir maddeye maruz kalma riskiyle karşı karşıyadır. Örneğin, kimyasal boya endüstrisindeki işçilerin normalden daha yüksek bir mesane kanseri insidansına sahip olduğu ortaya çıkartılmıştır.
Enfeksiyonlar
Bulaşıcı ajanlar, yılda yaklaşık 2,2 milyon kanser ölümünden sorumludur. Örneğin rahim ağzı kanserlerinin yaklaşık yüzde 70’i insan papilloma virüsü (HPV) enfeksiyonlarından kaynaklanırken karaciğer kanseri ve Hodgkin Dışı Lenfoma; Hepatit B ve C virüsünden kaynaklanabilir, lenfomalar Epstein-Barr ile de bağlantılıdır. Bakteriyel enfeksiyonlar geçmişte kansere neden olan ajanlar olarak düşünülmemiştir; ancak yapılan yeni çalışmalarda midelerinde helikobakter pilori enfeksiyonu olan kişilerin mide zarında iltihaplanma geliştirdiğini ve bu durumun da mide kanseri riskini artırdığını göstermiştir.
KANSER NASIL YAYILIR?
Kanser iyi huylu tümörlerden farklıdır zira vücutta başladığı yerden farklı bölgelere yayılabilir. Kanser hücreleri daha sonra o bölgede büyümeye başlar. Hücrelerini yakındaki dokulara yayan kötü huylu bir tümör, istilacı kanser olarak bilinir. Kanser vücudun bir bölümünden farklı bir bölgesine yayıldığında bu durum ikincil kanser veya ‘metastaz’ olarak adlandırılır. Kanserin yayılması için kendi kan kaynağını büyütmesi gerekmektedir. Bu duruma anjiyogenez denir. Bu kan kaynağı olmadan tümörün kenarındaki hücreler oksijen eksikliğinden ölecektir.
Kanser hücreleri, vücutta normal hücrelere göre çok daha kolay hareket etmelerini sağlayan maddeler üretir. Ayrıca kanser hücreleri normal hücreler kadar birbirine yapışmaz.
Kanser şu yollarla yayılabilir:
- Yerel olarak, birincil kanserin çevresindeki dokunun içinde ve yakınında
- Lenfatik sistem yoluyla
- Kan dolaşımı yoluyla
KANSER BELİRTİLERİ NELERDİR?
Kanserin belirtileri hastalığın türüne bağlı olarak büyük ölçüde değişir. Örneğin, kötü huylu bir tümör kanserin geliştiği bölgenin yakınında yapıları istila edebilir, işlevlerini etkileyebilir veya sinirlere baskı yapabilir (örneğin, yumurtalık kanseri kolona baskı yaparak kabızlığa neden olabilir; akciğer kanseri, göğüsten geçerken bir sinire baskı yaparak ses kısıklığına neden olabilir). Birçok doku ve organda ortaya çıkabilen kanser, birbirinden farklı birçok belirti ile kendini gösterebilir. Kanser çoğunlukla yorgunluk, kilo kaybı ve genel bir rahatsızlık hissi gibi genel semptomlarla sonuçlanan metabolik değişikliklere neden olur.
Kanserin belirti ve semptomlarının farkında olmak erken teşhis ve etkili tedavi için büyük önem teşkil eder. Bununla birlikte kanserin erken evrede teşhis edilmesi ve doğru bir tedavinin uygulanabilmesi için kanser tarama testlerine de önem verilmesi elzemdir. Kişinin herhangi bir şikayeti olmasa bile belli yaşlarda kanser tarama testleri ile kendini koruma altına alması gerekir. Kanserin en yaygın belirtileri şu şekilde sıralanabilir:
- Açıklanamayan kilo kaybı
- Topaklar, yumrular veya genişlemiş lenf düğümleri
- Gece terlemeleri
- Kanamalar (Anormal vajinal kanama, dışkıda kan veya rektal kanama, idrardan kan gelmesi)
- Bağırsak hareketlerindeki değişiklikler (Dışkılama veya idrar yapma alışkanlığında değişiklik)
- İnatçı ve geçmeyen öksürük
- Nefes darlığı
- Vücudun herhangi bir yerinde meydana gelen ağrı,
- Kalıcı, şiddetli yorgunluk
- Cilt değişiklikleri
- Karında şişkinlik hissi
- Yutma güçlüğü
Bu belirti-semptomlardan bazıları belirli kanser türlerine özgü olabilirken, bazıları da birkaç kanser türünde ortaya çıkabilir.
Açıklanamayan kilo kaybı
Birçok kanserin; özellikle de mide, pankreas, ve akciğer kanseri gibi; ilk belirtisi açıklanamayan kilo kaybıdır.. Bu durum 130 kiloluk bir kadının 6 veya 7 kilo vermesine veya 200 kiloluk bir erkeğin yaklaşık 10 kilo vermesine eşdeğerdir. Beklenmedik bir şekilde kilo veren kişilerin doktora görülmeleri önemlidir. İleri evre kanserlerde kilo verme olasılığı daha yüksek olmakla birlikte, erken evre kanserlerde de bu durum ortaya çıkabilir.
Kilo kaybının yanı sıra kas kaybını da içeren kaşeksisi sendromu, sadece bir kanser semptomu değil, kanserli kişilerin yaklaşık yüzde 20’sinde doğrudan ölüm nedeni olarak kabul edilir.
Vücutta oluşan şişlikler, topaklar, yumrular
Vücudun çeşitli yerlerinde oluşan şişlikler, topaklar birçok kanser türünün belirtisi olabilir. Göğüs topakları kanser belirtileri arasında olabilir, meme kanserinin daha az yaygın belirtileri arasında da memede kızarıklık, kalınlaşma veya memede portakal kabuğu görünümü yer alır. Testis yumruları testis kanserinin bir belirtisi olabilir. Tıpkı kadınların aylık olarak kendi kendine meme muayenesi yapması için önerilerde bulunulduğu gibi erkekler için de aylık testis muayeneleri yapmaları gerekmektedir.
Büyümüş lenf düğümleri kanserin özellikle de lenfomaların ilk belirtisi olabilir ve vücudun birçok bölgesinde ortaya çıkabilir. Öte yandan fark edilen şişlikler kanserin ilk evresinin habercisi olabileceği gibi son evre göstergesi de olabileceği unutulmamalıdır.
Gece terlemeleri
Gece terlemeleri, özellikle lösemiler ve lenfomalar olmak üzere kanserin yaygın bir semptomudur. Kanserle ortaya çıkan gece terlemeleri sadece ‘sıcak basması’ değildir. Zira kanserin yol açtığı terlemelerde kişiler yataktan kalkıp pijamalarını değiştirecek kadar sırılsıklam olabilir. Gece terlemeleri uyurken daha yaygın şekilde gelişir.
Kanamalar
Olağan dışı kanama birçok kanserde erken veya geç dönemde ortaya çıkabilir. Balgamda kan görülmesi akciğer, dışkıda kan görülmesi kalın bağırsak, idrarda kan görülmesi idrar torbası (mesane), zamansız vajinal kanama ise rahim veya rahim ağzı (serviks) kanserinin belirtisi olabilir. Kanın rengi bazen kanın nereden geldiğini belirlemede önemli olabilir. Alt kolon (sol kolon) ve rektumdan kanama genellikle parlak kırmızıdır. Üst kolon (sağ kolon) ve ince bağırsaktan gelenler genellikle koyu kırmızı, kahverengi veya siyahtır. Yemek borusu veya mide gibi daha yukarıdan gelen kan genellikle kahve telvesini andırır. Rektal kanamanın diğer nedenleri arasında hemoroitler, anal fissürler ve kolit yer alır. Öte yandan bazı kolit türleri kolon kanseri için bir risk faktörüdür.
İnatçı ve geçmeyen öksürük
İnatçı ve geçmeyen öksürük akciğer kanserinin ilk belirtileri arasında yer alabilir. Geçmeyen öksürük ayrıca göğüs kanseri, kolon kanseri, böbrek kanseri veya prostat kanseri gibi akciğerlere yayılan bir kanserin de işareti olabilir.
Nefes darlığı
Nefes darlığı, akciğer kanserinin önde gelen erken semptomlarından biridir. Akciğer kanseri kronik bir öksürük ile ilişkilendirilebilse de akciğer kanserinin en yaygın semptomları zamanla değişmiştir. Daha önce hastalığın en yaygın türleri akciğerlerdeki geniş hava yollarının yakınında büyüme eğilimindeydi; bu durum sık sık (kanlı) öksürüğe yol açabiliyordu. Günümüzde ise akciğer kanserinin en yaygın şekli olan akciğer adenokarsinomu, akciğerlerin dış bölgelerinde büyüme eğilimindedir. Bu tümörler tespit edilmeden önce oldukça büyüyebilirler ve genellikle nefes darlığına neden olurlar.
Göğüs, Karın, Pelvik, Sırt veya Baş Ağrısı
Vücudun herhangi bir yerinde meydana gelen ağrı, olası bir kanser belirtisi olabilir.
Baş ağrısı
Baş ağrıları, beyne yayılan (metastaz yapmış) beyin kanseri veya tümörlerin en yaygın görülen semptomudur; ancak baş ağrılarının çoğunluğu kansere bağlı değildir.
Beyin tümörüne bağlı klasik baş ağrısı özellikle sabahları şiddetlidir ve zamanla ilerler. Bu baş ağrıları, öksürme veya bağırsak hareketi için bastırma gibi aktivitelerle daha da kötüleşebilir ve sadece başın bir tarafında ortaya çıkabilir. Beyin tümörüne bağlı baş ağrısı olan kişilerde sıklıkla mide bulantısı ve kusma, vücudun bir tarafında zayıflık veya yeni başlayan nöbetler gibi başka semptomlar da görülür. Bununla birlikte, beyin tümörleri, gerilim tipi baş ağrısından ayırt edilemeyen baş ağrılarına neden olabilir ve bu durum da bir tümörün mevcut olduğunun tek işareti olabilir.
Beyne yayılan kanser (beyin metastazları), birincil beyin tümörlerinden yedi kat daha yaygındır ve benzer semptomlara neden olur. Beyne yayılma olasılığı en yüksek olan kanserler arasında meme kanseri, akciğer kanseri, mesane kanseri ve melanom bulunur. Beyin metastazı olan kişilerde, özellikle de küçük hücreli akciğer kanseri olanlarda, birincil kansere bağlı semptomlar ortaya çıkmadan önce beyindeki bir tümörle ilgili semptomların görülmesi nadir değildir.
Sırt ağrısı
Sırt ağrısının en yaygın nedeni sırttaki gerginliktir; ancak sürekli devam eden ve bariz bir nedeni olmayan sırt ağrısı da bir kanser belirtisi olabilir. Kansere bağlı sırt ağrısı genellikle (ancak her zaman değil) geceleri daha şiddetlenir, uzandığında ağrı geçmez ve derin bir nefesle daha da kötüleşebilir. Sırt ağrısına göğüs, karın veya pelvisteki tümörler veya diğer kanserlerden omurgaya metastazlar neden olabilir.
Omuz ağrısı
Omuzlarda veya kürek kemiğinde hissedilen ağrı, çoğunlukla bir kas gerginliğine bağlı olabilir; ancak nadir durumlarda bu ağrı aynı zamanda kanserin önemli bir erken belirtisi de olabilir. Akciğer kanseri, meme kanseri ve lenfomalardan kaynaklanan ağrı ve diğer kanserlerden kaynaklanan metastazlar omuzlarda ağrıya veya kürek kemiği ağrısına neden olabilir.
Göğüs ağrısı
Açıklanamayan kalp hastalığı veya göğüs ağrısı da bir kanser belirtisi olabilir. Akciğerin sinir uçları olmamasına rağmen, akciğer kanseri teşhisi konan çok sayıda insanda ‘akciğer ağrısı’ gibi hissedilen ağrı mevcuttur.
Karın bölgesinde ağrı veya pelvik ağrısı
Vücudun diğer bölgelerindeki ağrıda olduğu gibi, karın ağrısı ve pelvik ağrısı daha çok kanser dışındaki durumlarla ilişkili olsa da özellikle bu iki ağrı türü (rahim kanseri, yumurtalık kanseri, rahim ağzı kanseri, tüp, yumurtalık (over) kanseri belirtileri arasında yer aldığından ihmal edilmemeli, doktor kontrolünden geçilmelidir.
Yorgunluk hissi
Sıradan yorgunluğun aksine, kanserin neden olduğu yorgunluk genellikle çok daha kalıcıdır. Bazıları bu yorgunluğu “tam vücut yorgunluğu” veya bitkinlik olarak tanımlar. Bu tür yorgunluğun ayırt edici özelliği hayat kalitesini önemli ölçüde düşürmesidir.
Cilt değişiklikleri
Cilt değişiklikleri, cilt tümörleri haricinde iç organ tümörlerinde de görülebilir. Bazı kanser türlerinde sarılık, ciltte koyulaşma veya ciltte kızarıklık görülebilir. Bazal hücreli karsinom ve skuamöz hücreli karsinom gibi cilt kanserleri daha yaygın olmakla birlikte, cilt kanserinden ölümlerin çoğundan melanom sorumludur. Melanomların genellikle ilk önce başka biri tarafından fark edildiğini belirtmek gerekir. Vücutta şüpheli görünen bir cilt lekesi ihmal edilmemeli, mutlaka sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
Şişkinlik (Abdominal Distansiyon)
Karında şişkinlik; yumurtalık kanseri, pankreas kanseri ve kolon kanseri dahil olmak üzere birçok kanserin ilk belirtisi olabilir. Yumurtalık kanseri semptomları çoğunlukla hastalığın geç döneminde ortaya çıktığı için “sessiz katil” olarak adlandırılır. Şişkinliğin yumurtalık kanserinin yaygın bir semptomu olduğu saptanmıştır; ancak kadınlar genellikle bu semptomu kilo alımına veya diğer nedenlere bağlar. Aynı şekilde, kabızlık, cinsel ilişkide ağrı ve sık idrara çıkma yumurtalık kanserinin semptomları olabilir. Bu belirtilerden herhangi biri fark edildiğinde doktora başvurulmalıdır. Unutulmamalıdır ki yumurtalık kanserinde erken teşhis tedavide başarıyı artırır.
İdrarda kan
İdrarda görülen kan mesane kanserinin bir belirtisi olabilir.
Yutma güçlüğü
Disfaji olarak da bilinen yutma güçlüğü, kanserin bir belirtisi olabilir. Yutma güçlüğü genellikle yemek borusunun daralmasına bağlı olarak yemek borusu kanserinin ilk belirtisidir. Öte yandan yemek borusu akciğerler arasındaki bölgeden geçtiği için bu bölgedeki akciğer kanseri ve lenfomalar gibi tümörler de sıklıkla bu belirtiye neden olabilir.
KANSERİN NADİR GÖRÜLEN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Kanserde nadir görülen belirtilerden bazıları şunlardır:
Kan pıhtıları
Derin ven trombozu (DVT) olarak bilinen bacaklarda kan pıhtılaşması için birçok risk faktörü vardır . Son yıllarda, bu faktörlerden birinin daha önce teşhis edilmemiş bir kanser olabileceği kaydedildi. 20 DVT’lerin semptomlarını sadece bundan dolayı değil, aynı zamanda sıklıkla kopup akciğerlere gittikleri için bilmek önemlidir, bu durum da pulmoner emboli olarak bilinir.
İdrar değişiklikleri
İdrara çıkma değişiklikleri, kanserin erken bir belirtisi olabilir.
Mide ekşimesi veya hazımsızlık
Gastroözofageal reflü hastalığına (GERD) bağlı olarak gelişen kronik mide ekşimesi, yemek borusu kanserinin nedenlerinden biri olabilir.
Zona
Su çiçeği virüsünün yeniden aktivasyonunun neden olduğu bir durum olan zona nadir durumlarda kanserin bir belirtisi olabilir.
Depresyon
Yeni başlayan depresyon da kanserin yol açtığı erken semptomlarından biri olabilir.
Minimal travmalı kırıklar
Kanser kemiklere yayıldığında onları zayıflatabilir, böylece minimum travma ile kırıklar oluşur. Kanser nedeniyle zayıflamış bir kemikte meydana gelen kırığa patolojik kırık denir .
Kolay morarma
Yaralanma ile meydana gelmeyen morluklar da doktor tarafından değerlendirilebilir. Kemik iliğine sızan kanser hücreleri, kandaki trombosit sayısını azaltabilir. Trombositlerin azalması da kolay morarmaya neden olabilir. Bazı lösemiler, lenf bezi tümörleri veya kemik iliği kanserleri morarmalara neden olabilir. Bu hastalıklarda ciltte kolay morarmanın yanı sıra diş eti kanamaları, burun kanamaları veya herhangi başka bir yerden kanama olabilir. Hiçbir sebep olmadan burun kanaması, fırçalandıktan sonra çok diş etlerinde çok miktarda kanama, küçük kesikler veya sıyırıklarda çok yoğun ve uzun süre kanama yaşanıyorsa vakit kaybedilmeden doktora başvurulmalıdır.
Ağızda oluşan beyaz lekeler
Diş etlerinde veya dilde beyaz lekeler ( lökoplaki) ağız kanserlerinin erken bir belirtisi olabilir.
Diğer nedenler
Bazı kanserler ürettikleri ve salgıladıkları bileşiklere bağlı olarak benzersiz semptomlara neden olur. Örneğin, bazı akciğer kanserleri, kandaki kalsiyum seviyesini yükselten hormona benzer bir madde üretir.
KANSER NASIL TEŞHİS EDİLİR?
Kanseri teşhis etmek için kullanılan araçlar kapsamlıdır, laboratuvar testleri, görüntüleme çalışmaları ve diğer invaziv veya non-invaziv prosedürleri içerir
Fiziksel muayeneler
Kansere işaret eden topaklar, kitleler, lezyonlar veya cilt rengindeki değişiklikleri değerlendirmek için kullanılır.
Tam kan sayımları (CBC)
Tedavi sırasında anemi, enfeksiyon veya diğer komplikasyonların gelişimini izlenirken, kan kimyasındaki lösemiyi düşündüren anormallikler tespit edilebilir.
Tümör belirteç testleri
Tümör belirteç testleri kandaki kanser varsa yükselme eğilimi gösteren maddeleri ölçmek için kullanılan kan testleridir. Bunlar arasında prostat kanserini saptamak için prostata özgü antijen testi (PSA), hem meme hem de yumurtalık kanseri için kullanılan BRCA1 ve BRCA2 testleri ve bir dizi kanserle ilişkili bir tümörü saptamak için kullanılan CA-125 testi bulunur
Akış sitometrisi
Akış sitometrisi, sıvı içinde süspanse edilmiş hücreleri değerlendirir ve bir kan veya kemik iliği örneğinden lösemi veya lenfoma teşhisinde faydalıdır.
Biyopsi
Biyopsi, mikroskop altında değerlendirme için vücuttan bir doku veya sıvı örneğinin alınmasıdır. İnce iğne aspirasyonu (FNA), çekirdek iğne biyopsisi, koni biyopsisi veya ameliyatla elde edilebilir.
Görüntüleme testleri
Görüntüleme testleri, kanseri teşhis etmek için kullanılır. Bu testler X-ışını, bilgisayarlı tomografi (CT) ve manyetik rezonans görüntülemeyi (MRI) içerebilir. Radyoaktif izleyicileri kullanan nükleer tıp görüntüleme, belirli kanser türlerini teşhis edebilirken, pozitron emisyon tomografisi ile tutarlı olarak metabolizmadaki değişiklikler saptanabilir.
Genomik test
Genomik test bir tümörün kromozomal özelliklerini tanımlamaya yardımcı olabilir ve onkoloğun hastalığı neyin tetiklediğini anlamasına ve en uygun ilaç tedavilerini seçmesine yardımcı olabilir.
Not: Bu testlerin çoğu sadece kanseri teşhis etmek için kullanılmaz. Ayrıca kanser hastasının uygulanan tedaviye yanıtını ölçer
KANSER EVRELEMESİ NEDİR?
Kanserin, hastalığın anatomik boyutuna, yani evreye göre sınıflandırılması, hasta bakımı, araştırma ve kanser kontrolü için gereklidir. UICC TNM evreleme sistemi, her bir hasta için kanser boyutu hakkında iletişim kurmak için onkoloji sağlık uzmanları tarafından benimsenen ortak dildir. Kanserin evresi bilindikten ve anlaşıldıktan sonra, bu genellikle uygun tedaviye ve bireysel prognoza karar vermek için bir temel oluşturur. Ayrıca tedavi kılavuzlarını bilgilendirmek ve değerlendirmek için kullanılabilir ve kanser kontrolü, önleme planları ve araştırmaları geliştiren veya uygulayan politika yapıcılar için hayati bilgiler oluşturur.
TNM sınıflandırması, tümörün anatomik boyutuna odaklanır ve aşağıdaki kategoriler değerlendirilerek belirlenir:
T, ana (birincil) tümörün boyutunu tanımlar
N, kanserin yakındaki lenf düğümlerine yayılıp yayılmadığını açıklar
M, kanserin metastaz yapıp yapmadığını açıklar (birincil tümörden vücudun başka bir bölümüne yayılması)
METASTAZ NEDİR?
Metastaz, kanserin başladığı yerden farklı bir vücut bölümüne yayılmasına denir. Yani kanser hücreleri vücudun farklı bir bölümünde yerleşip çoğalır ve yeni tümörler oluşturabilir. Kanser hücreleri, lenfatik sistem ve kan dolaşımı yoluyla diğer bölgelere metastaz yapar. Orijinal veya birincil tümörden gelen kanser hücreleri, akciğerler, kemikler, karaciğer, beyin ve diğer alanlar gibi diğer bölgelere gidebilir. Bu metastatik tümörler, birincil tümörden kaynaklandıkları için ‘ikincil kanserlerdir’. Metastaz, evreleme ve tedaviyi belirlemeye yardımcı olduğu için önemlidir.
KANSER TEDAVİSİ NASILDIR?
Doktorlar; kanserin türüne, teşhis sırasındaki aşamasına ve kişinin genel sağlığına göre kanser tedavisini uygular.
Kanser tedavisine yönelik yaklaşımlar şu şekildedir:
Kemoterapi uygulamasında hızla bölünen hücreleri hedef alan ilaçlar kullanılır. Bu ilaçlarla kanserli hücreleri yok etmek amaçlanır. İlaçlar aynı zamanda tümörleri küçültmeye de yardımcı olabilir. Kemoterapinin bazı yan etkileri şiddetli olabilir.
Hormon tedavisi, belirli hormonların çalışma şeklini değiştiren veya vücudun onları üretme kabiliyetine müdahale eden ilaçların alınmasını içerir. Hormonal tedavi vücuttaki hormon miktarını değiştirerek meme, prostat kanseri ve üreme sistemi kanserlerinin tedavisinde kullanılır.
Kanser hastalığında yeni nesil tedavi yaklaşımlarından biri olan immünoterapi bağışıklık sistemini harekete geçirerek, vücudun kanseri kendi kendine yenmesini sağlamayı hedefler. Kemoterapi ve hedefe yönelik akıllı tedavilere göre çok daha az yan etki gösteren İmmünoterapi, bağışıklık hücrelerinde bir hafıza oluşturarak, daha iyi, uzun süreli ve kalıcı yanıtlar oluşmasını sağlar.
Radyoterapi uygulamasında kanserli hücreleri yok etmek için yüksek doz radyasyon kullanır. Ayrıca, doktor cerrahi prosedürden önce tümörü küçültmek veya tümörle ilgili semptomları azaltmak için radyaterapi uygulanmasını önerebilir.
Kök hücre nakli, özellikle lösemi veya lenfoma gibi kanla ilişkili kanserli kişiler için faydalı olabilir.
Kanser tedavisinde cerrahi prosedür tedavi planının parçalarındandır. Örneğin cerrah, hastalığın yayılmasını azaltmak veya önlemek için lenf düğümlerini çıkarabilir.
Hedefe yönelik tedaviler, kanserli hücrelerin çoğalmasını önlemek için işlev görür. Ayrıca bağışıklık sistemini de güçlendirebilirler. Bu tedavilerin iki örneği, küçük moleküllü ilaçlar ve monoklonal antikorlardır.
Bu tedavi yöntemleri tek başına veya birlikte uygulanmaktadır. İlk uygulanan tedavi genellikle birinci basamak tedavi olarak bilinmektedir. Birinci basamak tedavinin arkasından verilen tedavi adjuvan tedavi olarak adlandırılır. Nitekim cerrahi prosedürün ardından uygulanan kemoterapi adjuvan tedavidir. İlk basamak tedaviden önce uygulanan tedavi de neoadjuvan tedavi olarak adlandırılır.
KANSER HAKKINDA SIK SORULAN SORULAR
Kanserde palyatif tedavi nedir?
Palyatif tedavide amaç, kanserin hangi evresinde olursa olsun kişinin kendini mümkün olduğunca iyi hissetmesini sağlamak, yaşam kalitesini artırmaktır. Palyatif bakım kanser hastasının fiziksel, ruhsal, psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarına yönelik olabilir. Palyatif tedavi, küratif tedaviyle aynı anda devam edebilir. Yani palyatif bakım alan hastalar kanserin büyümesini azaltmak veya durdurmak için hala aktif tedaviye sahip olabilir. Palyatif bakım ekibi, tedaviden kaynaklanan yan etkileri yönetmek ve hastanın yaşam kalitesini korumaya yardımcı olmak için kanser uzmanlarıyla birlikte çalışacaktır. Palyatif tedavinin bir parçası olarak ameliyat, kemoterapi, immünoterapi, hedefe yönelik tedavi ve radyoterapi gibi kanser tedavileri de kullanılabilir . Bu durumda amaç kanseri kontrol altına almak değil, semptomları hafifletmektir.
Kanser tedavisinin hedefleri nelerdir?
Kanser tedavilerinin farklı hedefleri vardır;
Kesin çare (Cure): Tedavinin amacı, normal bir yaşam süresi yaşamanıza izin vererek kanseri tamamen iyileştirmektir. Hastanın özel durumunuza bağlı olarak bu mümkün olabilir veya olmayabilir.
Birincil tedavi: Birincil tedavinin amacı, kanseri vücuttan tamamen çıkarmak veya kanser hücrelerini öldürmektir. Herhangi bir kanser tedavisi birincil tedavi olarak kullanılabilir, ancak en yaygın kanserler için en yaygın birincil kanser tedavisi cerrahidir. Kişideki kanser özellikle radyoterapiye veya kemoterapiye duyarlıysa, bu tedavilerden biri birincil tedaviniz olarak alınabilir.
Adjuvan tedavi: Adjuvan tedavinin amacı, kanserin tekrarlama olasılığını azaltmak için birincil tedaviden sonra kalabilecek kanser hücrelerini öldürmektir. Herhangi bir kanser tedavisi, adjuvan tedavi olarak uygulanabilir. Yaygın şekilde uygulanan yardımcı tedaviler arasında kemoterapi, radyasyon terapisi ve hormon terapisi yer alır.
Hafifletici tedavi: Palyatif tedaviler, tedavinin yan etkilerini veya kanserin neden olduğu belirti ve semptomları hafifletmeye yardımcı olabilir. Belirti ve semptomları hafifletmek için ameliyat, radyoterapi, kemoterapi ve hormon tedavisi kullanılabilir. İlaçlar ağrı ve nefes darlığı gibi semptomları hafifletebilir.
Kanserden korunmak için neler yapılmalıdır?
Kanser, ülkemizde ve dünyada ölümlerin en yaygın nedenlerinden biri olarak gösteriliyor. Kimyasal maddelere maruz kalmak, sigara ve alkol tüketmek, stres ve sağlıksız beslenmek, kanser vakalarının artmasına neden oluyor. Bu dış etkenlerden uzak durularak kanser riski azaltılabilir mi? Uzmanlar yaşam tarzı değişikliğinin kanser riskini azalttığını söylüyor. Özellikle beslenme alışkanlıkları değiştirilerek, sigara ve alkol gibi alışkanlıklardan uzaklaşılarak ve hareketli bir yaşam ile kansere yakalanma oranı düşürülebiliyor. Kanserin önlenmesindeki en önemli iki konu, sağlıklı besinlerin seçimi ve sigara gibi kanserojenlerden uzak durmaktır. Yapılan son çalışmalar sebze ve meyveden zengin bir diyet, sigarasız yaşam, düzenli fiziksel aktivite ve sağlıklı vücut ağırlığının korunması ile kanser gelişiminde yüzde 40’lara varan bir azalma sağlanabileceğini göstermektedir. Bu da her yıl dünyadaki 3-4 milyon yeni kanser vakasının önlenmesi anlamına gelmektedir. Besinler iyi ve sağlıklı bir yaşam için gerekli olan vitamin, mineral ve lifleri; aynı zamanda koruyucu etkileri olan ve antioksidanlar olarak bilinen biyoaktif molekülleri içerirler. Bunlar vücudu kanser de dahil birçok ciddi hastalığa karşı korurlar.
İstatistiklere göre en çok akciğer, meme ve kalın bağırsak kanserleri için tanı konulduğu hayati kayıpların ise en çok akciğer, karaciğer ve mide kanserlerinden kaynaklandığını göstermektedir. Kanserin erken evrede teşhis edilmesi ve doğru bir tedavinin uygulanabilmesi için kanser tarama testlerine önem verilmesi gerekmektedir. Kişinin herhangi bir şikayeti olmasa bile belli yaşlarda kanser tarama testleri ile kendini koruma altına alması gerekir.
Kanserden korunmak için aşağıdaki önerilerin dikkate alınması önerilmektedir:
- Kişi ideal kilosunu korumaya çalışmalıdır.
- Tek yönlü beslenmeden kaçınılmalıdır. Et, süt, tahıl, meyve- sebze ve yağ olmak üzere tüm besin gruplarından gün içinde uygun miktarlarda tüketilmelidir.
- Günde 5 porsiyon meyve ve 2 porsiyon sebze yemeye dikkat edilmelidir.
- Kanserden korunmada posa alımının çok önemlidir. Bu sebeple beyaz ekmek yerine çavdar, kepek veya tam buğday ekmeğini tercih edilmelidir. Kabuklarıyla yenebilen meyveler soyulmadan tüketilmelidir.
- İdeal kilonun korunması amacıyla, fazla şeker tüketiminden kaçınılmalıdır.
- Pişirme yöntemi olarak fırında veya haşlamayı tercih edilmelidir. Kızartmalardan uzak durulmalı, yemekleri fazla kavurmadan pişirilmelidir.
- Sigara içmemek ve içilen ortamlarda bulunmamak önemlidir.
- Hareketsizlikten kaçınılmalı, günlük fiziksel aktiviteleri artırmaya özen gösterilmelidir. Haftada en az 2 gün spor yapılması sağlıklı bir yaşam için önemli koşullardandır.
- Günde 2-2,5 litre su tüketilmelidir.
- Çay ve kahve tüketimi azaltılmalıdır. Kahve içerken süt tozu yerine yarım yağlı süt kullanılabilir. Asitli içecekler, hazır meyve suları gibi şeker içeriği yüksek içecekler yerine, az şekerli komposto, hoşaf, taze sıkılmış meyve suları içilebilir.
- Aşırı alkol alımından uzak durulmalıdır.
- İçerdiği Omega- 3 yağ asidinin olumlu etkilerinden faydalanmak için haftada 2 veya 3 kez balık tüketimi önemlidir.
- Brokoli, karnabahar, lahana gibi antioksidan içeriği yüksek besinlerin tüketim sıklığı artırılmalıdır.
- Her türlü besinin iyi yıkanıp temiz hazırlanmasına özen gösterilmeli ve temiz su kullanılmalıdır.
- Kızartma yağları tekrar tekrar kullanılmamalıdır.
- Doğrudan ateşte pişirilen yiyecekler haftada en fazla bir gün tüketilmelidir.
- Günlük tuz tüketimi 5 gramın altında olmalıdır. Salamura, turşu gibi tuz oranı yüksek yiyeceklerin tüketimi sınırlandırılmalıdır.
- Salam, sosis ve tütsülenmiş yiyecek gruplarından mümkün olduğunca uzak durulmalıdır.
- Gün içinde 2 bardak süt veya yoğurt tüketimi önemlidir.
- Özellikle yaz mevsiminde direkt güneş ışığından kaçınılmalıdır.
Kanser hastaları nelere dikkat etmelidir?
Kanser hastaları genel olarak aşağıdaki hususlara dikkat etmelidir.
- Doğal ve sağlıklı besinler, taze sebze ve meyveler günlük olarak ana ve ara öğünlerde mevsimine uygun olarak tüketilmelidir.
- Kemorterapi sırasında yanlış beslenme, mide şikayetlerinin yanı sıra aşırı kiloya da yol açar. Şekerli ve unlu gıdalar bunun en önemli nedenidir. Esmer şeker tercih edilmeli, beyaz ekmek yerine tam buğday unundan yapılmış çavdar ekmeği tüketilmelidir. Katı veya iç yağ, margarin kullanılmamalıdır.
- Az miktarda ayçiçeği ya da zeytinyağı tercih edilmelidir.
- Bol su içilmesi önemlidir.
- Hastaların kemoterapi sürecine girmeden önce kullandıkları; tansiyon, kolesterol, şeker ya da başka kronik hastalıklara yönelik ilaçları varsa, bunları kesinlikle bırakmamalıdır.
- Kan sulandırıcı ilaç kullanan hastaların ilaçları da, onkoloji uzmanı tarafından düzenlenecektir.
- Ortopedik yatak ve yastık tercih edilmeli, 8 saat uyunmalıdır.
- Bulaşıklar elde değil makinede yıkanmalıdır.
- Kanser hastaları bunlardan uzak durmalıdır!
- Fazla süt ( günde 1-2 bardaktan fazla) ani kan şekeri düşüşü ve yükselişi yaratacağından tavsiye edilmez. Onun yerine 250 gr – 500 gr arası yoğurt veya ayran çökelek olabilir.
- Kırmızı et miktarı azaltılmalıdır. Protein; beyaz et, peynir, baklagil gibi diğer protein kaynaklarından alınmalıdır.
- Aşırı yağlı ve ağır yemeklerden uzak durulmalıdır.
- Şeker oranı yüksek gıdalar tercih edilmemelidir.
- Narenciyelerden greyfurt, kemoterapi alan hastalarda, ilaçlarla etkileşime gireceği için kullanılmamalı, portakal ve mandalina tercih edilmelidir.
- Yüksek dozda vitaminler kullanılmamalı, vitamin almadan önce doktora danışılmalıdır.
- İçeriği bilinmeyen karışımlar asla tüketilmemelidir.
- Meme tümörlü hastalar soya ve keten tohumu kullanmadan önce mutlaka doktoruna danışmalıdır.
- Kanser hastaları vücudu aşırı yormayan ve zevk alabilecekleri sporları tercih etmelidir.
- Cilt kuruluğuna karşı bol su tüketmelidir. Suyun tadından rahatsız olan hastalar bitki çayları içebilir.
- Telefon kanser hastaları için sohbet aracı olmamalıdır. Kısa görüşmeler yapılmalı, kulaklık kullanılmalıdır.
- Diz üstü bilgisayarı kullanırken, bilgisayarın masada olmasına dikkat edilmelidir.
- Televizyon kumanda ile birlikte düğmesinden de kapatılmalıdır. Bu sayede radyasyon yayılımı engellenir.
- Kanser hastaları MR ve tomografi çektirebilir. Hastalarının X ray cihazından geçmelerinde sakınca yoktur.
Kanser kilo almaya neden olabilir mi?
Kilo kaybı daha yaygın bir kanser belirtisi olsa da, bazı kanserli kişiler kilo alabilir. Yapılan araştırmalar, meme kanseri olan kadınların yarısından fazlasının tedavi sırasında kilo aldığını ve bu fazla kiloların daha kötü sonuçlarla bağlantılı olduğunu göstermektedir. Fazla kilo, steroidler veya hormonlar gibi ilaçların bir yan etkisi olabilir. Ayrıca, bazı kemo ilaçları ödem olarak bilinen fazladan sıvı tutulmasına neden olabilir. Bu durum da kilo alımına yol açabilir. Buna ek olarak kanserli birçok hasta enerji seviyelerinin düştüğünü fark eder, bu durum da hareketsizliğe ve kilo almaya neden olabilir.
Kanser kan basıncını etkiler mi?
Anti-VEGF ilaçlar gibi bazı kanser ilaçları kan basıncında artışa neden olabilir. Bu tedaviler, tümörlere kan akışını engellemeye yardımcı olur, aynı zamanda vücuttaki diğer kan damarlarını da etkileyerek tansiyonu yükseltebilir. Ayrıca yüksek tansiyon, adrenal kanser gibi belirli kanserlerin bir işareti olabilir. Kanserde tedavide uygulana kemoterapi ve belirli hedefe yönelik ilaçlar da düşük tansiyona neden olabilir.
Sigara kullanımı ile kanser arasındaki ilişki nasıldır?
Kanserin yol açtığı ölümlerin bir kısmı sigara ve diğer tütün ürünlerine bağlıdır. Günde 1-10 adet sigara içmekle akciğer kanseri riski içmeyenlere göre yüzde 20 artarken, iki paket içildiğinde bu rakam yüzde 80’e varmaktadır. Öte yandan sigara içilmese bile sigara içilen ortamda bulunulması da (pasif içicilik) akciğer kanseri riskini yaklaşık 1,5 kat arttırmaktadır. Yaklaşık 20 yıl günde bir paket sigara içmiş birinin akciğer kanserine yakalanma riski sigarayı bıraktıktan sonraki 10 yıl içerisinde ancak yarıya inmektedir. Sigara içmeyi bırakmak kanser ve diğer kalp, damar ve akciğer hastalıklarının oluşma ihtimalini azaltmak için yapılabilecek en önemli korunmadır. Bu amaçla doktorunuza başvurduğunuzda sigarayı bırakma sırasında ihtiyacınız olacak psikolojik ve ilaç (nikotin bantları, sakızları) desteğini sağlayacaktır. Sigaranın akciğer kanserleri başta olmak üzere boğaz, yemek borusu, mesane, pankreas, böbrek, rahim ağzı ve meme kanserlerinin oluşumunda çok önemli rol oynar. Tütünün içinde bulunan nikotinin yanı sıra nikel, kadmiyum, katran, monoksit, arsenik ve radon gibi çok sayıda kanserojen madde, p53 tümör baskılayıcı geni mutasyona uğratarak, kanserin oluşmasına neden olmaktadır. Pasif içiciler de risk altındadır. Çocuk kanserlerinin en önemli nedeni anne babanın sigara içmesidir. Hatta hamilelikte sigara kullanımı çocuk lösemilerinin en önemli nedenidir.
Kanser ve obezite ilişkisi nasıldır?
Fiziksel aktivitenin azalması ve şişmanlık, kanser türlerinde artışına neden olur. Bilimsel çalışmalar meme, rahim, bağırsak, yemek borusu ve böbrek kanserlerinde şişmanlığın bir risk faktörü olduğu göstermektedir. Bu risk artışı şişmanlığa bağlı olarak östrojen artışı ile bağlantılı olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle özellikle obezitenin engellenmesi ve fiziksel aktivitenin artırılması kanserin oluşumunun engellenmesinde önemli bir faktör olarak kabul edilir.
Kanser kan pıhtılarına neden olabilir mi?
Kanserli kişilerde derin ven trombozu ( DVT: derin bir damarda oluşan bir kan pıhtısı) gelişme riski daha yüksektir. Birçok kemoterapi ilacı da DVT riskini artırabilir.
Çevre kirliliği kanser vakalarını artırır mı?
Kanserin ortaya çıkmasından sorumlu önemli bir neden ise giderek artan çevre kirliliğidir. İnsanoğlu toprağı kazıp pek çok madeni yeryüzüne çıkarmakta, ne var ki aslında yeryüzünde bulunmaması gereken bu madenlerin atıklarını zararsızlaştırmada aynı duyarlılığı göstermemektedir. Her gün kullanılıp çöpe atılan “piller” bunun en basit örnekleridir. Çevre kirliliğinin kanser oluşumuna katkısı ozon tabakasının incelmesi ve mesleki faktörleri de işin içine kattığımızda yaklaşık yüzde 10’u bulmaktadır. Stratosferik ozonun azalması ultraviyole ışınlarının zararlı etkilerini artırmıştır ve ultraviyolenin cilt kanserine neden olucu etkisi kesindir.
Kanserde psikolojik desteğin önemi nedir?
Bazen memede fark edilen küçük bir kitle bazen ise idrarda kanama, geçmeyen öksürük ya da şekli değişen bir ben nedeniyle doktora gittiğinde “kanser” olduğunu öğrenen bir hastanın yaşadığı şok, inkar, öfke, üzüntü, korku gibi duygulara zaman zaman eşlik eden suçluluk duygusu, hem hasta hem de hasta yakınlarının ruhsal sorunlar yaşamasına neden olabilir. Bu duygular, kişinin iş ve sosyal hayatı da dahil tüm yaşamını etkileyerek bir kriz durumu yaratabilir. Kanserle savaşta beden kadar ruhun da tedavi edilmesi ve desteklenmesi, tedavinin başarılı olabilmesinde büyük önem taşır. Psikolojik destek, hastanın yaşam kalitesini de artırır. Kanser psikolojisi ile ilgilenen uzman doktorların her hastaya özgü belirleyeceği destek tedavileri, hasta ve hasta yakınlarının bu zorlu süreci daha kolay atlatmasını sağlayacaktır. Hastaların psikolojik durumlarındaki düzelme ve kazandıkları pozitif bakış açısı, yaşam kalitelerini ve tedavilerindeki başarı şansını da artırmaktadır. Sağlıklı yaşamdan bir anda ortaya çıkan hastalık sürecine uyum sağlayabilme, bedensel ve ruhsal açıdan iyi hissedebilme, mücadele gücünü artırabilme bu destek tedavileri ile mümkündür. Ayrıca; kaygı, huzursuzluk, depresyon, uykusuzluk, halsizlik, mide bulantıları ve ağrı gibi bedensel ve ruhsal şikayetlerle mücadele ve baş etme gücünün artması, benzer krizi yaşayan aile bireylerinin sağlıklı bir şekilde hastaya destek sisteminin içine katılması, sekteye uğrayan sosyal hayat, sorumlulukların paylaşımı, iş ve ekonomik hayat ile ilgili düzenin yeniden sağlanabilmesi konusunda psikiyatrik desteğin sağlanması, çok önemlidir.
Tuz tüketmek kansere neden olur mu?
Tuzun kendisi kanser yapmasa da, mide yüzeyinin yapısını bozarak kanserojen maddelerin etkisine ortam hazırlamaktadır. Yine tuzun bol miktarda kullanıldığı turşularda nitrozamin denilen maddeler kanser oluşmasında önemlidirler.